KAÇEP Nedir ?

KAÇEP, Kadın "Aile Çocuk Engelli Politikaları" nın kısaltmasıdır.

KAÇEP olarak amacımız dayanışmayı, paylaşmayı ve kardeşliği esas alan ahenk içinde huzurlu bir toplumsal düzenin tesis edilmesidir.

İLETİŞİM
  • Adres: Ceyhun Atuf Kansu Caddesi
    No:128
    Balgat/ANKARA
  • Telefon: +90-312-472 55 55
  • Faks: +90-312-473 15 44

 

“İNCİNSEN DE İNCİTME”

 

Hoşgörü, insanlığın giderek ekmek gibi, su gibi daha çok ihtiyaç duyduğu, en önemli, en yüce değerlerden birisidir. Bu önemli değer günümüzde hızla tüketilmekte,  ancak onun yerine yeni değerler konamamaktadır. Dünyanın içine düştüğü derin buhranın belki de yegâne ilacıdır hoşgörü ve tahammül.

 

Kendisi dışındaki insanların ve değer yargılarının varlığını kabul etme ve onlara saygı gösterme olarak tanımlanabilecek hoşgörü, bizim kültürümüzün asırlardır bünyesinde barındırdığı bir gelenektir. Bu değer farklı farklı kültürlerin, inançların, dillerin bir arada aynı toprağı paylaşıp aynı havayı teneffüs edebilme yeteneğinin en bariz, en açık ifadesidir.

 

Bizim kültürümüzde ve tarihimizde belki yüzlercesini sayabileceğimiz, hoşgörü ve tahammül bayrağını taşımayı düstur edinmiş şahsiyetler bulunmaktadır. Bu şahsiyetlerden üç tanesi vardır ki şöhretleri dünyaya mal olmuştur. Bunlar hiç şüphesiz Hacı Bektaş Velî, Mevlana Celaleddin Rumî ve 13. yüzyılda söylediği şiirlerin asırlarca sonra bile tazeliğini ve nefasetini koruduğu Yunus Emre’dir.

 

Hararet nardadır, sacda değildir.

Keramet baştadır, tacda değildir.

Her ne ararsan kendinde ara.

Kudüs'de Mekke'de Hac’da değildir

 

İnancın,  maddenin, mananın, dünyanın, kısacası bütün varlıkların merkezine insanı almanın çok nefis bir ifadesidir bu dizeler. Bu dizelerde Hacı Bektaş Velî, deyim yerindeyse, bütün öğretisinin sırlarını sıralamıştır. Onun öğretisinin sırları aslında çok da karmaşık, anlaşılmaz değildir. Onun öğretisindeki sırrın tek kelimelik bir ifadesi vardır: İNSAN. Ona göre dünyadaki her şey insan için ve insana yaraşır bir şekilde yaratılmıştır. Ağaçlar, bitkiler, hayvanlar insan içindir, hatta uğruna birçok insan kanı dökülen, devletler yıkılıp medeniyetler söndürülen dinler ve inançlar da insan içindir. Dolayısıyla her şey insan için olduğuna göre hiçbir şey insandan değerli olamaz.

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,

İster kâfir, ister Mecusi,

İster putperest ol yine gel,

Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...

 

diyerek Hacı Bektaş Veli ile aynı çağda, Anadolu’nun bir başka diyarında tüm insanlığı engin bir hoşgörüyle kucaklayan Mevlana, yine bizim kültürümüzün yetiştirdiği en nadide değerlerdendir. Onun felsefesinde insanları o, bu, şu diye sınıflara ayırmak, “öteki”leştirmek yoktur. Ona göre “sen” ben”dir, “ben” de “sen”.

İnsanların birbirlerinin güzel yönlerini bulup çıkarması, eksiklikleri, kusurları görmemesi yaşanmaya değer ideal bir dünyanın en önemli hasletlerindendir. Kültürümüzün en temel dinamikleri arasında bulunan bu hasletleri Mevlana ve Hacı Bektaş Velî’ye isnad edilen şu anekdotta açık bir şekilde görmek mümkündür: Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görmektedir. Durumu Hacı Bektaş Veli’ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli “Helal değildir”, diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlana’ya gider ve aynı durumu ona anlatır. Mevlana bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli’ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmediğini söyler ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar. Mevlana söyle der:

 “Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.”

Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhına gider ve Hacı Bektaş Veli’ye, Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli’ye sorar.

Hacı Bektaş da söyle der:

“Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.”

Anadolu erenlerinin, pirleri Hoca Ahmed Yesevi’den topladıkları sevgi, saygı, hoşgörü, alçakgönüllülük ve incelik tohumlarını Anadolu’ya nasıl ektiklerini ve sevgi ektikleri bu tarladan nasıl saygı derdiklerini bu örnek bize açık bir şekilde ifade etmektedir.

Artık, dünya insanlarının, bunca tarih deneyiminden sonra, barıştan, hoşgörüden, adaletten, başka milletlerin hakkına ve hukukuna saygı göstermekten, birbirini sayıp sevmekten, bütün insanların yaşama hakkının varlığını kabul etmekten başka çaresi yoktur. Asrımız insanının özlemi işte bu vazgeçilmez hasletlerdir. Bunlar olmazsa ne özgürlük var olabilir, ne insan haklarından bahsedilebilir, ne de demokrasi yaşayabilir. Hoşgörüsüzlük, birbirimize sevgisizlik, saygısızlık, kötülük, düşmanlık ve kinlere karşı savaşımızda, el ele, gönül gönüle olmamız gerekmektedir. Çünkü hoşgörüden uzak, bencilliklerle dolu bir hayatı tercih, sadece bu tercihi yapanları etkilememekte, bütün bunlar hepimizin yaşadığı dünyayı tehdit etmektedir. Komşumuzun evinde çıkan yangın sadece komşumuzun evini yakıp kül etmez, orada yakıp tüketeceği bir şey kalmadığı zaman muhakkak ki bizim evimizi de hedef alır.

 

Hacı Bektaş Veli’nin insanlığı birleştirici felsefesinin veciz özeti olan “bir olalım, iri olalım, diri olalım” mesajı dünyayı birliğe, barışa, huzura çağıracak niteliktedir. Bu düsturu hayata geçirmek insanlığı her geçen gün biraz daha içine düştüğü çıkmazdan kurtaracaktır.

Bu kadar insan sevgisinden, hoşgörüden bahsedip de Yunus’u anmamak olmaz diyelim ve sözlerimizi onun dizeleriyle noktalayalım:

Gelin tanış olalım

İşi kolay kılalım

Sevelim sevilelim

Dünya kimseye kalmaz

 

                                                           Prof. Dr. Filiz Kılıç

                        Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Kurucu Rektörü