KAÇEP Nedir ?

KAÇEP, Kadın "Aile Çocuk Engelli Politikaları" nın kısaltmasıdır.

KAÇEP olarak amacımız dayanışmayı, paylaşmayı ve kardeşliği esas alan ahenk içinde huzurlu bir toplumsal düzenin tesis edilmesidir.

İLETİŞİM
  • Adres: Ceyhun Atuf Kansu Caddesi
    No:128
    Balgat/ANKARA
  • Telefon: +90-312-472 55 55
  • Faks: +90-312-473 15 44

 

YAŞLI RUH SAĞLIĞI VE KORONAVİRÜS (COVID-19)

 

Koronavirüs (COVID-19) nedir?

Koronavirüs (COVID-19), ilk olarak Çin’in Wuhan Eyaleti’nde Aralık ayının sonlarında ateş, öksürük, nefes darlığı gibi solunum yolu belirtileri ile gelişen ve araştırma bulgularına göre 13 Ocak 2020’de tanımlanan bir virüstür.

Virüs başlangıçta bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmiş, daha sonra insandan insana bulaşarak dünyaya yayılmış, son zamanlarda Türkiye'de de vakalar görülmeye başlamıştır.

Belirtileri nelerdir?

En sık karşılaşılan belirtileri ateş yükselmesi, kuru öksürük, halsizlik ve nefes darlığıdır. Şiddetli olgularda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilmektedir.

Nasıl bulaşır?

Koronavirüs enfekte olmuş yani hasta insanların öksürmeleri, aksırmaları ile ortama saçılan damlacıkların ve hastaların temas ettiği kirlenmiş yüzeylere dokunulduktan sonra ellerin yıkanmadan yüz, göz, burun veya ağıza götürülmesi ile virüs bulaşmaktadır. Bu nedenle hastalarla korunmasız yakın temas ile kirli ellerle göz, burun veya ağıza temas etmek risklidir.

Kimlere bulaşır?

COVİD-19 her yaş grubundaki insanlara bulaşabilmektedir, ancak60 yaş üstü olanlar ile ciddi kronik tıbbi rahatsızlıkları olanlar (kalp hastalığı, hipertansiyon, diyabet, kronik solunum yolu hastalığı, kanser gibi) enfeksiyondan en çok etkilenen kişilerdir.

Korunma yolları nelerdir?

Bu hastalıktan korunmanın en iyi yolu virüse maruz kalmaktan kaçınmaktır. Solunum virüslerinin yayılmasını önlemeye yardımcı olacak basit günlük önleyici eylemler mevcuttur. Bunlar arasında; hasta olan insanlarla yakın temastan kaçınmak; göz, burun ve ağıza yıkanmamış ellerle dokunmaktan kaçınmak; ellerin en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkamak; sabun ve su yoksa alkol bazlı el dezenfektanı kullanmak; hasta insanlarla temastan kaçınmak (mümkün ise en az 1,5 m uzakta bulunulmalı); sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla teması en aza indirmek; çiğ veya az pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçınmak; çiftlikler, canlı hayvan pazarları ve hayvanların kesilebileceği alanlar gibi genel enfeksiyonlar açısından yüksek riskli alanlardan uzak durmak; seyahat sonrası 14 gün içinde herhangi bir solunum yolu semptomu olursa maske takılarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak ve doktora seyahat öyküsü hakkında bilgi vermek sayılabilir.

Pandemi nedir?

Dünya Sağlık Örgütü, Çin'de ortaya çıkan ve pek çok ülkeye yayılan koronavirüsün yayılma hızı, ciddiyeti ve bazı ülkelerdeki yetkililerin gerekli önlemleri almada geç kalması gibi nedenlerden dolayı durumun alarm seviyesine geldiğini gerekçe göstererek 12 Mart 2020 tarihi itibariyle Covid-19'u pandemik bir hastalık olarak ilan etti.

Pandemi; dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir. Burada amaç; enfeksiyondan korunma ve kontrol önlemlerini uygulayarak enfeksiyonun toplumda yayılmasını azaltmak ve ortaya çıkacak vakaları azaltmaktır.

Türkiye’de durum nedir?

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve kısa sürede küresel salgın haline dönüşen yeni tip koronavirüs (Covid-19) Türkiye’ye girişinin önlenmesi ve yayılmamasına yönelik çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Öncelikle bir bilim kurulu oluşturulmuş, tüm gelişmeler, önlemler ve diğer sağlık hizmetleri bu kurulda değerlendirilerek uygulamaya konulmuştur. Küresel bir konuya ulusal önlemler sıkı bir şekilde alınmıştır. Ancak Türkiye’nin sınır komşularında salgın hastalığın yayılması, her türlü önleme rağmen insan hareketlerinin oluşu, ümre ziyaterleri, yurt dışından ülkemize dönüşlerin yoğun olması gibi nedenlere bağlı olarak yeni tip koronavirüs vakaları Türkiye’de de görülmeye başlamıştır.

Salgının yayılmaması için okulların kapatılması, birçok işyerinin kapatılması, alışveriş merkezlerinde kısıtlamaya gidilmesi, 65 yaş üstü vatandaşlarımızın sokağa çıkmasının engellenmesi gibi gerekli tüm önlemler alınmıştır, alınmaya da devam etmektedir. Evde kal, sağlıklı kal önkabulü ile insanlarımızın doğal yaşam biçimleri önemli oranda değişmeye başlamıştır.

Yaşlılarımız bizim başımızın tacıdır

Türkiye’de Covid-19 salgınında en temel risk unsuru toplumsal alanlarda virüsün bulaşıcılığının yüksek/hızlı olması ve 65 yaş ve üzeri ile bağışıklık sistemi düşük ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan vatandaşlar içi ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmaları yasaklandı.

Tüm bu gelişmeler doğrultusunda yaşlı insanlarımızın yeni oluşan zorlu yaşam olayları karşısında çeşitli stres tepkileri göstermesi beklendik bir durumdur. Genel olarak, travmatik stres belirtileri korkutucu ya da zarar verici olaylar karşısında insanların gösterdikleri tepkiler için kullanılır. Bu tepkiler “anormal bir olaya verilen normal tepkiler” olarak tanımlanır. Ortaya çıkan stres tepkilerinin şiddeti ve yoğunluğu kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Özellikle yaşlılarımızın bu tepkileri yoğun yaşaması oların “zayıf” bir insan olduğu anlamına gelmez.

Her insanda ve özellikle yaşadığı tavmatik durumdan dolayı yaşlılarımızda görülebilecek travmatik stres belirtilerinden bazıları şunlar olabilir: Kendine ya da sevdiklerine yönelik çeşitli endişe, korku ve kaygılar, öfke, gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk, çaresizlik, umutsuzluk, çökkünlük, tedirgin ya da panik olma, yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik, içe kapanma, kendini toplumdan uzak tutma, dünyayı anlamsız ve boş görme, kendini güvende hissetmeme, sık sık terleme, titreme ve ürperme, uyku sorunları, yeme ve içme bozuklukları, baş ve karın ağrısı gibi somatik şikâyetler, ilişkilerde yaşanan çatışmaların artması.

Her zaman olduğu gibi özellikle de bu hassas dönemde yaşlı olan büyüklerimizle  sevgiyle ve daha arkadaşça iletişim kurmalıyız. Kendilerini suçlu hissetmelerine neden olacak tutum ve davranışlardan özellikle kaçınmalıyız. Bu süreçte onları değiştirmeye çalışmak yerine, kendimizi onların yerine koyup empati kurabilmeli ve ona göre davranmalıyız.  Yaşlı büyüğümüzün saldırganlığının memnuniyetsizlikten kaynaklandığını bilerek onlarla çatışmamalıyız, tartışmamalıyız. Onlarla tıpkı normal arkadaşlarımızmış gibi sohbet etmeye çalışmalıyız. Sevdikleri şeyleri yapmalı, affedici olmalı, hoşgörü ve  merhamet göstermeliyiz. Kısa dünya hayatımızda bu durumu onları daha yakından tanımak için fırsata çevirebiliriz.  

Hepinize ve en yakınlarınıza Allah’tan uzun ömürler dileğimle…

 

Prof.Dr. PDR Cengiz ŞAHİN

Ankara Hacı Bayram Veli Universitesi