KAÇEP Nedir ?

KAÇEP, Kadın "Aile Çocuk Engelli Politikaları" nın kısaltmasıdır.

KAÇEP olarak amacımız dayanışmayı, paylaşmayı ve kardeşliği esas alan ahenk içinde huzurlu bir toplumsal düzenin tesis edilmesidir.

İLETİŞİM
  • Adres: Ceyhun Atuf Kansu Caddesi
    No:128
    Balgat/ANKARA
  • Telefon: +90-312-472 55 55
  • Faks: +90-312-473 15 44

 

KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) VE EVDE KAL ÇAĞRISI

 

Prof. Dr. Selahattin AVŞAROĞLU
Necmettin Erbakan Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Hizmetler ABD.

 

Tüm dünya ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 virüsün yayılma ve bulaşma nedenlerinden dolayı devletimiz bazı tedbirler almıştır.

Alınan tedbirler hususunda ülkemiz oldukça başarılı bir yerde olduğu söylenebilir. Sağlık Bakanlığımız, Dışişleri Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığımız ve tüm birimlerimiz bu sürecin bilincinde davranmışlar, gerekli tedbirleri alarak “halk sağlığı” açısından şu ana kadar “kriz yönetimini” sağlıklı bir şekilde yürütmüşlerdir. Teşekkür ediyoruz ve minnettar olduğumuzu ifade ediyoruz.

Bu süreçte “Evde kal Türkiye” sloganı çocuklarımızdan yaşlılarımıza kadar herkesin hafızasında yer etmiştir. Bu uygulamanın “birey ve toplum sağlığı” açısından ne kadar önemli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Türk Milletinin ve devletimizin bu imtihandan da en az zararla kurtulacağını umuyor, o yönde gayret ediyoruz.

Sağlık Bakanlığımız, bu süreci oldukça başarılı bir şekilde yönetmiştir. Sağlık çalışanlarımız, bu süreçte en fazla yorulan; emek harcayan adeta gecesini gündüzüne katan “melekler” olarak tarihe geçmişlerdir.

Milli Eğitim Bakanlığımız da olayın hemen ardından “Evde kal Türkiye” çağrısına cevap vermiş ve “Uzaktan Eğitim” sistemini devreye sokmuştur. Böyle bir hazırlıklarının olduğunu ve alt yapı olarak hazır oldukları demecini vermişler ve toplum olarak aile, öğrenci ve okul sisteminin kaygısını üstlenmişleridir. Aynı zamanda YÖK de benzer tedbirler alarak yükseköğretim gençliğinin daha büyük sorunlar yaşamasının önüne geçmişleridr.

Bu süreçte emeği geçen tüm devlet yetkililerimize şükranlarımızı sunuyoruz.

Gelelim bu süreçte “Evde Kal Türkiye”ye evde kalarak cevap veren aile bireylerimiz ve çocuklarımızın durumlarına. Burada iki temel ve hassas konuyu değerlendirmekte fayda vardır.

1.Evde kalmanın Pedagojik açıdan değerlendirilmesi

2.Evde kalmanın Psikolojik açıdan değerlendirilmesi

Padagojik açıdan, ülkemizin çocuk ve genç sayısının dinamik bir yapı oluşturduğu, dolayısıyla bu çağrıyla beraber milyonlarca çocuk ve gencimizin evlerde kaldığı bir gerçektir. Eğitim-öğretim sürecinde olduğumuz için de onların akademik ve diğer gelişimlerinin devamını sağlamak durumundayız. Milli Eğitim Bakanlığımız nisan ayı içerisindeki tatili de bütünleştirerek iki haftalık bir bekleme süreci içerisinde hazırlıklarını yapmış ve EBA (Eğitim Bilişim Ağı) sistemini devreye sokarak çocuklarımızın eğitimlerine devam etmelerini sağlamıştır. Hem internet üzerinden hem de TRT televizyon kanalları üzerinden başlatarak ebeveynlerin rahatlaması sağlamıştır. Artık çocuklarımızın belirli bir plan dâhilinde ilerlediklerini ve “evde eğitim ya da uzaktan eğitim”in de yararlı yanlarının olduğu görülmeye başlamıştır.

Yükseköğretim gençliği için de üniversitelerimiz kendi imkânları doğrultusunda çeşitli önlemlerini almışlardır. Bazıları uzaktan eğitim bünyesinde olan offline (video sistemi) bazıları hem offline hem de online (çift yönlü- canlı ders sunumları) sistemleri ile hazırlıklarını tamamlamış ya da tamamlamak üzere olduklarını biliyoruz. Bu bağlamda eğitim-öğretimin devam ettiği, üç haftalık ara vermenin bir tatil olmadığı, tedbir amaçlı olduğu görülmektedir. Bu süreçten sonra da uzaktan eğitime devam edileceği ve gençlerimizin sorunlar yaşamadan dönemi sonlandırılacağı öngörülmektedir. Ölçme ve Değerlendirme açısından ise önümüzdeki günlerde benzer yönlendirmelerle ülke düzeyinde sağlıklı bir şekilde bu kriz, doğru yöntem ve yönetimle aşılacağı inancındayım.

Evde kalmanın psikolojik (ruhsal) açıdan değerlendirmesi ise daha karmaşıktır. Çünkü ruhsal durumlar bireyin aynı zamanda içsel ve algısal boyutlarıyla da ilgilidir. Ruhsal süreçleri başarılı bir şekilde sürdürmek akademik süreçleri sürdürmekten daha karmaşık ve zordur. Bu bağlamda yine aile büyüklerine büyük işler düşmektedir.

En başta aile üyeleri ve çocukların bilmesi gereken temel koşul, bu uygulamanın bir “tatil olmadığı” tam tersi bir “tedbir” olduğudur. Dolayısıyla tatil dönemlerindeki gibi planlama, yaşama ve hayata geçirme davranışları olmamalı. Belirli bir plan, zaman harcama ve yönetme, hatta disiplin gibi pedagojik durumlar karşımıza çıkmaktadır. Bu durum zaman zaman “çatışma” oluşturabilmektedir. Aile bireylerinin “dışarı çıkamıyoruz, tatildeki gibi gezip tozamıyoruz” gibi düşüncelerini birbirlerine pekiştirici hale getirmemelerini öneriyoruz.

Ev içi yaşantıyı daha rutin hale getirmenin, aile bireylerinin birbirleri olan ilişkilerini olumlu yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Diğer zamanlarda “hayat mücadelesinden” dolayı, aile bireylerinin birbirlerine bulamadıkları zamanı, bugünlerde fırsata dönüştürmelerini önermekteyiz. Birbirlerinin ne kadar “kıymetli” olduğunu ve toplumsal ruh sağlığının evden geçtiğini, böylelikle anne-baba ve çocuk etkileşimini bir kazanıma dönüştürebilirler.

Okul ortamındaki “okul disiplin”, “sınıf yönetimi” gibi herkes için uyulması gereken temel kuralların ev içerisinde daha yumuşak, “sevgi bağı”na dayalı bir şekle dönüşebileceğini bilmekteyiz. Bu dönüşümün gelişigüzel değil yine de bir sistem içerisinde olması gerektiğini söyleyebiliriz. Örneğin ev içerinde, aile bireylerinin sorumlulukları belirlenip daha somut hale getirilebilir. Anne, baba ve çocuk için uyulması gereken ev içi kurallar ile aynı zamanda çocukların anne ve babalarını rol model olarak görmesi açısından bir fırsata dönüşebilir. Bu bağlamda değer ve karakter gelişimi için de katkı sağladığı söylenebilir.

Çalışmak zorunda kalan ve ev dışında bulunan aile bireyleri olabilir. Yukarıda söylediğimiz durumlar bu koşuldaki aileler için biraz zordur. Çünkü aile bireylerinden biri belki hem anne hem de baba, zorunlu olarak çalışmaya gidiyor olabilirler. Böylesi durumları çocukların ruh sağlığı açısından değerlendirmekte fayda vardır. O tür ailenin kendi koşullarını iyi değerlendirip evde kalan çocuklarına yakın olabilecek stratejiler geliştirmelerini öneriyoruz. Normal koşullar altında “kreş ve anaokulları”na giden çocuklar, orada gün içerisinde gelişimlerini uzmanlar ve öğretmenleri tarafından sağlıyorlardı. Ancak bu durumda çocuklar evlerinde kaldıkları için onların mutluluğu ve gelişimi her şeyin üzerinde olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Sonuç olarak; salgın ve yaygın haberler “kaygı” üretirler. Bu durum normal bir sonuçtur. Ancak kaygı veren durumları sürekli besleyen kaynakları devletimiz ve milletimiz kenetlenerek üstesinden gelecektir. Alınan tedbirlerin, bizlerin can sağlığı ve toplum sağlığı için alındığı vurgusu pekiştirilmelidir. Aksi ifadelerin sıklığı çocukların ev içerinde mutsuzlaşmasına, hırçınlaşmasına ve içe kapanık bir tutum sergilemesine yol açabilir.

Bu salgın ve yaygın tehlikeden en zararla kurtulmayı umuyor, dua ediyor ve tedbiri elden bırakmadan yaşamanın gerektiği hususunda ısrar ediyor, selam ve muhabbetlerimi sunuyorum.